O gece konuklar arasında farklı 2 isim vardı ve dikkatimi çekmişti. Normalde pek televizyon izlemeyen birisiyimdir ama tesadüfen reklamda konukları gördüm ve merak ettim. Konuklar arasında alışılagelmişin dışında 2 farklı isim; Prof.Dr.Arsev Eraslan ve Stuart Kline vardı.Öncelikle bu 2 isimden bahsedeyim.
Prof. Dr. Arsev Eraslan
Türkiye'nin ilk uçak mühendisi olan Prof.Dr.Necdet Eraslan'ın oğlu olan Arsev Eraslan 1959 yılında ABD'ye makine mühendisi olarak gidiyor ve orada hava uzay mühendisliği doktorasını yaptıktan sonra NASA'da çalışmaya başlıyor. Ay'a giden Apollo projelerinin yazılımını gerçekleştiren ekipte görev alan Türk bilim adamı NASA'dan emekli olduktan sonra Türkiye'ye dönmüştür. Kendisine Boğaziçi Üniversitesinde özel bir çalışma odası tahsis edilmiş ve yeni bir proje için İTÜ, ODTÜ, Boğaziçi ve Marmara Üniversitesinin işbirliği ile bir konsorsiyum oluşturmak üzere çalışmalarına devam etmektedir. Bu projeye Hava Harp Okulunun yanı sıra TÜBİTAK, Havelsan, Roketsan ve TAI gibi kurumlar da uzmanlarıyla katılacak. Projenin amacı ise Türkiye'yi yazılım devi yapmak.
Stuart Kline
Kendisi hakkında birkaç sayfada casus olduğuna dair iddialar bulduğum bu ismi Dada programında izlerken aslında gayet Atatürkçü olduğunu ve araştırmacı bir kişilik olduğunu gördüm. Casus mudur değil midir bilemem ama programda izlerken yer yer 'elin adamı tarihimizi geçmişimizi Atatürk'ü bizden daha iyi tanıyor' dediğim oldu. Stuart Kline bir araştırmacı, çevirmen ve editör aynı zamanda Türk Havacılık Kronolojisi kitabının yazarı. Türkiye'ye asker olarak gelmiş ve Sinop'taki NATO üssünde eğitim almış olan Kline'nin görevi şifreli mors mesajlarını aktarmak. Kendisi bu görevi çok sıkıcı bulduğu için Samsun, İstanbul ve Ankara'ya gidip geliyor ve hatta semazenlere ilgi duyduğu bir dönem Konya'ya da gidip gelmiş ve Türkiye'ye iyice alışmış birisi. Kendisi ABD'ye dönüp ordu sözleşmesi bittiğinde yeni bir hayat kurmaya karar vermiş ve öncelikle Türkiye'ye turist olarak gelmiş fakat Çemberlitaş'ta kaldığı pansiyonda pasaportunu çaldırıp parasız da kalınca hayatı biraz değişmiş. Kitapçıda çalışmak çevirmenlik yapmak gibi işlerle uğraşırken Türk Havacılık Tarihine de merak salan Kline 2002 yılında Türk Havacılık Kronolojisi kitabını çıkarıyor.
Gelelim İsmail Akbay'a...
Yani İsmail Akbay Bursa'da bir köyden çıkıp NASA'da mühendislik ve sonrasında yöneticilik yapmış çok önemli bir isim. Fakat ülkemizde ne kadar tanınıyor dersek bence hak ettiği değeri bulamamış bir bilim insanı.
Peki İsmail Akbay'ın NASA serüveni nasıl başladı...
Ünlü roket bilimci Dr. Wernher Von Braun,
İsmail Akbay’ı Marshall Uzay Merkezi’nde Apollo Saturn V-S1C roketinin
F1 motoru entegrasyon çalışmalarını sürdürecek mühendis ekibine
seçmiştir. Akbay aynı zamanda Apollo - Soyuz Test Projesi'nde
Saturn 1B/H-1 motor entegrasyon çalışmalarında da öncülük etmiştir. İsmail
Akbay 1963-1975 yılları arasında NASA’da yönetim kademelerinde görev
yapmıştır. İsmail Akbay, NASA deneyiminden sonra uzay teknolojilerinin
Amerikan uzay sektörüne transferi ve diğer federal bütçeli teknolojilerin
ticarileştirilmesi alanında çalışmıştır.
Bu kadar önemli işlerde rol oynayan böylesine önemli bir
bilim insanının ülkemize de faydası olmuş tabi ki de. Uzay Kampı
Türkiye'nin kurulmasında da fikir babalığı yapan Akbay, 1996 yılında bir
toplantı sırasında Kaya Tuncer’e Ege Serbest Bölgesi’nde Uzay Kampı
kurma fikrinden bahsederek Uzay Kampı Türkiye düşüncesinin ilk
temellerini atmıştır. İsmail Akbay, Uzay Kampı Türkiye’nin Haziran 2000’deki
açılış törenine katılıp kampın sonraki gelişim ve ilerlemelerini takip ederek,
2003 yılı Temmuz ayındaki zamansız ölümüne kadar Uzay Kampı Türkiye’nin en büyük
destekçisi olmuştur.
İsmail Akbay, NASA’da 31 yıllık çalışma hayatı süresince
elde ettiği başarılarla Amerikan uzay araştırmalarının öncüleri arasında yer
almıştır. 1969’da insanoğlunun ilk kez Ay'a ayak basmasından sonra Türkiye’de
yayımlanan gazeteler İsmail Akbay’dan söz ederken onu “İnsanoğlunun Ay’a Ayak
Basmasında Katkısı Olan Türk ” diye tanıtmışlardır.
Peki böylesine önemli bir insan hem de Bursa'nın bir köyünden çıkmış bir insanı bugün Bursalılara sorsak acaba ne kadar tanıyorlardır? Dünya'nın en büyük projelerinden birinde yöneticilik yapmış bir insanın en azından bir şekilde topluma tanıtılması gerektiğini düşünüyorum. En azından Mudanya'daki köyündeki evinin bir müze yapılması olabilir veya heykelinin dikilmesi vb. en azından insanların tanıması ve topluma gençlere örnek olması adına mutlaka bir şeyler yapılabilir diye düşünüyorum.
Böylesine önemli bir insanın ölümü ise tam bir trajedi ne yazık ki...
İsmail Akbay, emekli olduktan sonra yaşamını sürdürdüğü
ABD'nin Huntsville kentinde, evinde çıkan yangında dumandan boğularak 2003
yılında ne yazık ki hayatını kaybetmiş. Kimileri bu yangın için komplo diyor
ama yangının sebebi gece uyurken evinin soğuk hava sisteminde oluşan elektrik
kontağı deniyor. Kesin sebebi nedir bilemem ama İsmail Akbay yangında önce
eşini alevler arasından çıkardıktan sonra köpeğini kurtarmak için tekrar yanan
eve giriyor ve ne yazık ki hayatını kaybediyor...
En başta da dediğim gibi böylesine büyük bir bilim insanını
bu zamana kadar tanımamak gerçekten çok üzücü. Umarım bundan sonra en azından
bu insanın örnek olması adına tanıtılması için bir şeyler yapılır. Okan
Bayülgen programda İsmail Akbay'ın konuşulduğu kısmın YouTube kanalına
koyulmasını istemişti. Şu ana kadar YouTube kanalına koymamışlar fakat
programın ilgili kısmını izlemek isteyenler aşağıdaki linkten izleyebilirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder