16 Ocak 2017 Pazartesi

0-30 Volt 4 Amper Kısa Devre Korumalı Ayarlı Güç Kaynağı

Bu yazımda yakın zamanda kendime yapmış olduğum 0-30 Volt 4 Amperlik elektronik sigortalı kısa devre korumalı ayarlı bir güç kaynağı devresini anlatacağım.
Böyle bir devreyi bulana kadar uzunca bir araştırma yapmıştım açıkçası birçok sitede devre şemalarında yorumlarda çalışmadığına dair yazılar görünce pek güvenememiştim o yüzden bu devreyi bizzat yapıp kullandığım için paylaşmak istedim ihtiyacı olanlara bir nebze faydalı olabilmek adına.


Devre Şeması



Baskı Devre






Şemadaki devre elektronik sigortalı ve ayarlı bir güç kaynağı devresidir. Ben devrenin girişinde 2x16 Volt 25 Wattlık bir trafo kullandım, bu devrenin çıkışından çekilmek istenen akıma ve gerilime göre değiştirilebilir. Ben bu devrenin çıkışından 32.7 Volt gerilim, maksimum 4 Amper akım çekebiliyorum. Devrede akım sınırını şemada R13 olarak gösterdiğim 0.15 ohmluk direnç belirliyor. Bu da ihtiyaca göre değiştirilebilir. Akım sınırının hesabını R(sınır)=0,6(V) / I(sınır) formülüyle hesapladım. 0,6V / 4A = 0.15 ohm şeklinde hesaplayarak kullanacağım direnci belirledim.Bu isteğe bağlı olarak piyasada bulunabilecek daha büyük yada küçük dirençler kullanarak değiştirilebilir veya komütatör anahtar kullanılarak devrede ayrıca bir akım ayarı da şemada ufak bir değişiklik yapılarak sağlanabilir. Ben devremde bir akım ayarı kullanmak istemedim amacım kendime yıllarca kullanabileceğim gerilim ayarlı sağlam bir güç kaynağı yapmaktı. Bu devre elektronik sigortalı bir güç kaynağı devresi olduğu için çıkış kısa devre olduğunda BD139 ve BD140 transistörleri elektronik sigorta görevi görerek çıkışı sıfırlar. Reset butonuna basıldığı takdirde çıkıştan tekrar akım çekilebilir. Devreyi gönül rahatlığıyla kullanabilirsiniz herhangi bir sıkıntısı bulunmamaktadır. Ayrıca kendi devremde ufak bir dikkatsizlik sonucu potansiyometre için devreye koyduğum klemensin önüne taş direnci çok yakın koymuşum kabloyu çekerken zorluk çıkarmıştı bana onu yukarıda verdiğim şemalarda düzelttim rahatlıkla kullanabilirsiniz. Devreyi ütüyle basacak olanlara aradaki ince yollardan dolayı biraz uzun süre ütü yapmalarını ve asite atmadan önce edding ile yolların üzerinden geçmelerini tavsiye ederim.

Kendi Güç Kaynağıma Ait Fotoğraflar






Ayrıca kendi güç kaynağımda kullandığım dijital ölçü aletini de herkese tavsiye ederim. Ülkemizde biraz pahalı satılıyor. Bazı sitelerde 40-50 lira gibi fiyatlarda satılıyordu ben ufak bir araştırma sonrası kargo dahil 23 liraya buldum ve sorunsuz bir şekilde kullanıyorum. Tabi vakti olanlar Çin'den de satın alabilir orada daha farklı modeller de mevcut 2-3 dolardan başlayan fiyatlarla. Ben güvenemediğim için Çin'den getirtmedim ama doların yüksek olmasından dolayı ülkemizde de fiyatlar biraz yüksek şu sıralar. Ölçü aletini bağlarken tavsiyem besleme gerilimini güç kaynağı çıkışından almayın. Besleme gerilimini çıkıştan alınca 3.5 Voltun altında ölçü aleti çalışmıyor bu yüzden trafonun çıkışından bir kablo daha çekerek küçük bir besleme devresi yapabilirsiniz. Ben 7812 ile basit bir besleme devresi yaparak bu sorunu çözdüm tavsiye ederim. Cihazın data sheetinde 4.5-28 Volt arasında besleme gerilimiyle çalıştığı yazıyor 7812 haricinde bu voltaj aralığında istediğiniz gibi besleme yapabilirsiniz. Güzel ve çalışan bir devredir kullanacaklara şimdiden hayırlı olsun.

13 Mart 2016 Pazar

Google'dan Üniversite Adaylarına Sıra Dışı Bir Tercih Robotu Hizmeti : Üniversite Seçimim

Gün geçmiyor ki Google hayatımızı kolaylaştıran bir yeni hizmet daha başlatmasın. Google bu sefer de üniversite adaylarına özel çok farklı bir tercih robotu hizmeti başlattı.


YGS öncesinde hizmete giren 'Üniversite Seçimim' sayesinde tercih yapacak adaylar puan, kontenjan, bölüm, üniversite ismi ve üniversite konumu gibi bilgileri kullanarak isteğine uygun üniversiteyi ve bölümü bulabiliyor. Ayrıca bu hizmeti kullanmak için bir Google hesabına sahip olmak da gerekmiyor.
Hizmetin sağladıkları bu kadarla sınırlı değil elbette. Sitenin sağ üst kısmında tercih robotunun dışında başka seçenekler de mevcut. Bağlan linkine tıkladığınızda akademisyenler ve önemli uzmanlardan bilgiler alıp, destek öneri ve ipuçları için Google Hangouts ile oturumlara katılabiliyorsunuz.



Ve dahası da var... Sağ üstte ilham al linkine tıkladığınızda üniversite bölümleri hakkında mezunlardan tavsiyeler alabileceğiniz meslekleri keşfedebileceğiniz bir sayfa açılıyor. Dilediğiniz meslekle ilgili bilgiler alabileceğiniz videolar sayfada mevcut.


Google Üniversite Seçimim hizmetine buradaki linkten ulaşabilirsiniz...






15 Şubat 2016 Pazartesi

NASA'da Çalışan İlk Türk Mühendis: İsmail Akbay


Öncelikle şunu itiraf etmeliyim bilim ve teknolojiye aşırı ilgim olmasına rağmen İsmail Akbay ismini bu zamana kadar tanımıyordum. Ta ki Star Tv'de yayınlanan Okan Bayülgen'in Dada programını izleyene kadar. 
O gece konuklar arasında farklı 2 isim vardı ve dikkatimi çekmişti. Normalde pek televizyon izlemeyen birisiyimdir ama tesadüfen reklamda konukları gördüm ve merak ettim. Konuklar arasında alışılagelmişin dışında 2 farklı isim; Prof.Dr.Arsev Eraslan ve Stuart Kline vardı.Öncelikle bu 2 isimden bahsedeyim.

Prof. Dr. Arsev Eraslan

Türkiye'nin ilk uçak mühendisi olan Prof.Dr.Necdet Eraslan'ın oğlu olan Arsev Eraslan 1959 yılında ABD'ye makine mühendisi olarak gidiyor ve orada hava uzay mühendisliği doktorasını yaptıktan sonra NASA'da çalışmaya başlıyor. Ay'a giden Apollo projelerinin yazılımını gerçekleştiren ekipte görev alan Türk bilim adamı NASA'dan emekli olduktan sonra Türkiye'ye dönmüştür. Kendisine Boğaziçi Üniversitesinde özel bir çalışma odası tahsis edilmiş ve yeni bir proje için İTÜ, ODTÜ, Boğaziçi ve Marmara Üniversitesinin işbirliği ile bir konsorsiyum oluşturmak üzere çalışmalarına devam etmektedir. Bu projeye Hava Harp Okulunun yanı sıra TÜBİTAK, Havelsan, Roketsan ve TAI gibi kurumlar da uzmanlarıyla katılacak. Projenin amacı ise Türkiye'yi yazılım devi yapmak. 

Stuart Kline


Kendisi hakkında birkaç sayfada casus olduğuna dair iddialar bulduğum bu ismi Dada programında izlerken aslında gayet Atatürkçü olduğunu ve araştırmacı bir kişilik olduğunu gördüm. Casus mudur değil midir bilemem ama programda izlerken yer yer 'elin adamı tarihimizi geçmişimizi Atatürk'ü bizden daha iyi tanıyor' dediğim oldu. Stuart Kline bir araştırmacı, çevirmen ve editör aynı zamanda Türk Havacılık Kronolojisi kitabının yazarı. Türkiye'ye asker olarak gelmiş ve Sinop'taki NATO üssünde eğitim almış olan Kline'nin görevi şifreli mors mesajlarını aktarmak. Kendisi bu görevi çok sıkıcı bulduğu için Samsun, İstanbul ve Ankara'ya gidip geliyor ve hatta semazenlere ilgi duyduğu bir dönem Konya'ya da gidip gelmiş ve Türkiye'ye iyice alışmış birisi. Kendisi ABD'ye dönüp ordu sözleşmesi bittiğinde yeni bir hayat kurmaya karar vermiş ve öncelikle Türkiye'ye turist olarak gelmiş fakat Çemberlitaş'ta kaldığı pansiyonda pasaportunu çaldırıp parasız da kalınca hayatı biraz değişmiş. Kitapçıda çalışmak çevirmenlik yapmak gibi işlerle uğraşırken Türk Havacılık Tarihine de merak salan Kline 2002 yılında Türk Havacılık Kronolojisi kitabını çıkarıyor. 

Gelelim İsmail Akbay'a...


İsmail Akbay 17 Ekim 1930 yılında Mudanya'nın Zeytinbağı köyünde doğmuştur. Orta öğretimini Bursa Erkek Lisesi ve Haydarpaşa Lisesinde tamamlayan İsmail Akbay üniversite için ABD'ye gitmiş ve 1956 yılında Tennessee Üniversitesi'nden fizik mühendisi olarak mezun olmuştur. 
Yani İsmail Akbay Bursa'da bir köyden çıkıp NASA'da mühendislik ve sonrasında yöneticilik yapmış çok önemli bir isim. Fakat ülkemizde ne kadar tanınıyor dersek bence hak ettiği değeri bulamamış bir bilim insanı. 

Peki İsmail Akbay'ın NASA serüveni nasıl başladı...


Ünlü roket bilimci Dr. Wernher Von Braun, İsmail Akbay’ı Marshall Uzay Merkezi’nde Apollo Saturn V-S1C roketinin F1 motoru entegrasyon çalışmalarını sürdürecek mühendis ekibine seçmiştir.  Akbay aynı zamanda Apollo - Soyuz Test Projesi'nde Saturn 1B/H-1 motor entegrasyon çalışmalarında da öncülük etmiştir. İsmail Akbay 1963-1975 yılları arasında NASA’da yönetim kademelerinde görev yapmıştır. İsmail Akbay, NASA deneyiminden sonra uzay teknolojilerinin Amerikan uzay sektörüne transferi ve diğer federal bütçeli teknolojilerin ticarileştirilmesi alanında çalışmıştır.
Bu kadar önemli işlerde rol oynayan böylesine önemli bir bilim insanının ülkemize de faydası olmuş tabi ki de. Uzay Kampı Türkiye'nin kurulmasında da fikir babalığı yapan Akbay, 1996 yılında bir toplantı sırasında Kaya Tuncer’e Ege Serbest Bölgesi’nde Uzay Kampı kurma fikrinden bahsederek Uzay Kampı Türkiye düşüncesinin ilk temellerini atmıştır. İsmail Akbay, Uzay Kampı Türkiye’nin Haziran 2000’deki açılış törenine katılıp kampın sonraki gelişim ve ilerlemelerini takip ederek, 2003 yılı Temmuz ayındaki zamansız ölümüne kadar Uzay Kampı Türkiye’nin en büyük destekçisi olmuştur.
İsmail Akbay, NASA’da 31 yıllık çalışma hayatı süresince elde ettiği başarılarla Amerikan uzay araştırmalarının öncüleri arasında yer almıştır. 1969’da insanoğlunun ilk kez Ay'a ayak basmasından sonra Türkiye’de yayımlanan gazeteler İsmail Akbay’dan söz ederken onu “İnsanoğlunun Ay’a Ayak Basmasında Katkısı Olan Türk ” diye tanıtmışlardır.


Peki böylesine önemli bir insan hem de Bursa'nın bir köyünden çıkmış bir insanı bugün Bursalılara sorsak acaba ne kadar tanıyorlardır? Dünya'nın en büyük projelerinden birinde yöneticilik yapmış bir insanın en azından bir şekilde topluma tanıtılması gerektiğini düşünüyorum. En azından Mudanya'daki köyündeki evinin bir müze yapılması olabilir veya heykelinin dikilmesi vb. en azından insanların tanıması ve topluma gençlere örnek olması adına mutlaka bir şeyler yapılabilir diye düşünüyorum.


Böylesine önemli bir insanın ölümü ise tam bir trajedi ne yazık ki...


İsmail Akbay, emekli olduktan sonra yaşamını sürdürdüğü ABD'nin Huntsville kentinde, evinde çıkan yangında dumandan boğularak 2003 yılında ne yazık ki hayatını kaybetmiş. Kimileri bu yangın için komplo diyor ama yangının sebebi gece uyurken evinin soğuk hava sisteminde oluşan elektrik kontağı deniyor. Kesin sebebi nedir bilemem ama İsmail Akbay yangında önce eşini alevler arasından çıkardıktan sonra köpeğini kurtarmak için tekrar yanan eve giriyor ve ne yazık ki hayatını kaybediyor...
En başta da dediğim gibi böylesine büyük bir bilim insanını bu zamana kadar tanımamak gerçekten çok üzücü. Umarım bundan sonra en azından bu insanın örnek olması adına tanıtılması için bir şeyler yapılır. Okan Bayülgen programda İsmail Akbay'ın konuşulduğu kısmın YouTube kanalına koyulmasını istemişti. Şu ana kadar YouTube kanalına koymamışlar fakat programın ilgili kısmını izlemek isteyenler aşağıdaki linkten izleyebilirler.

12 Şubat 2016 Cuma

Facebook Messenger Son Görülme Sorunu Çözümü

Bilindiği üzere Facebook ve Whatsapp'ta son görülme özelliği bulunuyor. Fakat bu özellik bazen başımızı ağrıtabiliyor.

Whatsapp'ta bu sorunu çözmek nispeten mümkün. Ayarlar > Hesap > Gizlilik kısmından "Son Görülme" kısmını "Hiç Kimse"olarak değiştirdiğimiz zaman uygulamaya son giriş zamanımızı başkalarının görmesini engelleyebiliyoruz.

Facebook üzerinden gelen mesajlarda ise durum biraz farklı. Bazen bir mesaj geldiğinde onu görüp cevap vermediğimiz yada cevap veremediğimiz zamanlar olabiliyor. Böyle durumlarda karşı tarafın yaptığı tavırlar canınızı sıkabilir. Bu dertten kurtulmak için Facebook Unseen eklentisini kullanabilirsiniz.


11 Ekim 2014 Cumartesi

İzlenmeden Arama Yapmak İçin İhtiyacınız: DuckDuckGo


İnternetteki arama motorları hepimizin aradıklarımızı bulma konusunda en önemli yardımcısı. Fakat Abd'de yaşanan NSA skandalı sonrası arama motorları ve birçok servise karşı insanların güveni sarsıldı. Yalnız bir arama motoru var ki kullanıcıların özel verilerini izlemediğini söylüyor. Bilgilerin dışında diğerleri gibi kullanım şeklinizi izleyip size özel reklamlar da sunmuyor. Açıkçası ben beğendim fena değil.
Web Sitesi : https://duckduckgo.com/


30 Nisan 2014 Çarşamba

Google’dan Akıllı Telefon Devrimi




                Her sene daha iyi bir telefona sahip olmak için bir sürü para verenler veya istediği özellikte telefon bulamayanlar bu haber herkesin ihtiyaçlarını karşılayacak nitelikte.
                Google modüler cep telefonu üretiyor. Project Ara adını verdiği akıllı telefon 2015 yılında 50 dolardan satışa sunulacak. Tabi o çıktığı zaman 50 dolardan satılmaz ayrıca 50 dolara da herhalde sadece kapağını falan satarlar. Bir de ülkemizdeki vergi yükünü düşünürsek bize yine pahalıya patlayacağı kesin. Ama yine de durumu yetenler için büyük bir fırsat bence.
                Telefonun güzel yanı ve ona modüler denmesinin de sebebi şu ki telefonun her türlü donanımını belirlemek kullanıcıya kalmış. Yani sanki araba alırken standart donanımlar haricinde kalan opsiyonel donanımları istek ve zevklerimize göre seçmemiz gibi bir imkanımız var bu telefonu alırken. Telefonun kapağından işlemcisine ram miktarından bataryasına hafızasına ekranına  her türlü donanımına ve hatta yazılımına kadar her şey kullanıcının isteğine göre düzenlenebiliyor.
                Tıpkı legodan oyuncak yapar gibi telefonun parçalarını birleştirip kullanabiliyoruz. Diyelim ki bozulan eskiyen veya arızalı bir parça varsa çıkarıp yenisini takarak telefonu kullanmaya devam ediyoruz. Google bu sayede kullandığı telefonundan memnun olduğu halde bir arıza veya telefon eskidikçe oluşan bir sorun yüzünden başka bir telefon alan ve ona alışmaya çalışan insanlar için de çok önemli bir işe imza atmış oluyor. Modüler teknoloji aynı telefonu yeni parçalar takarak senelerce kullanmayı sağlıyor. 


                Dediğim gibi 50 dolara telefonu alamıyoruz. Project Ara’nın 50 dolarlık “çıplak” versiyonu telefon kapağı, bir Wi-Fi kablosuz bağlantı modülü ve acil durum pilinden oluşuyor. Dokunmatik ekran, video kamera, NAND flash depolama birimi, SIM kart ve hücresel modem gibi parçaları ise ayrıca satın alınıyor. Ama avantajı şu ki herkes bütçesine uygun olan parçayı alabilir. Mesela eğer bilinçli bir kullanıcıysanız çok yüksek frekansta çalışan bir işlemci yerine orta hızda bir işlemci alıp ram miktarını fazla tutarak telefonu rahatlatabilir ve yine hızlı çalışmasını sağlayabilirsiniz. Ama bence bu modüler teknolojinin en güzel yanı kullanılacak pile de bizim karar vermemiz. Piyasada bir çok telefonu kimi zaman çok beğeniyoruz ama şarjı çok çabuk bittiği için vazgeçebiliyoruz. Ben bu telefonda işlemci ve ram gibi telefonun çalışma hızını belirleyecek donanımlardan çok buna önem veriyorum çünkü zaten günümüzde artık yeni nesil telefonlarda kasma donma yavaşlama pek de olmuyor. Yeter ki telefonun işlemcisi ram miktarı ve hafızası yeterli olsun. En azından benim telefonumda ben hiçbir kasma yaşamıyorum. Ama şarj ömrü günümüz telefonlarında genel olarak ortak sıkıntı.
                Peki telefonun boyutları nasıl olacak? Öyle ya, 50 dolara satın alacağınız bir telefon kasasına 9 inçlik tablet ekran takamazsınız. Ancak Project Ara telefonlar 3 farklı boyutta sunulacak: Mini boy, orta boy ve jumbo boy. Mini boy 2 inç ekranlar ve orta boy da 4+ inç ekranlar için. Jumbo boy ise Galaxy Note 3 gibi mini tablet boyunda oluyor ki buna telefon ve tablet arasında bir ürün olduğu için “phablet” diyoruz.
                Google aslında modüler telefon teknolojisini biraz tanıttı birkaç sene önce Android işletim sistemiyle. Şöyle ki Sony, Samsung, Lg gibi üreticiler Android yazılımını alıp kendilerine göre özelleştirebiliyor özel uygulamalar yazabiliyordu. Yani aslında telefonun parçaları değişmiyor ama yazılımın parçaları değişebiliyor bu şekilde yani Google biraz geleceğe yönelik de ipucu vermiş gibi görünüyor.  
                Bence bu teknolojik devrim ile birlikte sektördeki diğer markalar büyük darbe alacak. Artık piyasada en iyi dediğimiz HTC Samsung Sony gibi markalar yerine parça tedarikçi markalar pazara hakim olacak. Böylece ilk kez yan sanayi ana sanayinin önüne geçmiş olacak bu şekilde. Elbette diğer markalar da bu tarz telefon üretebilir bence üretecektir de ama ne kadar rekabet edebilirler orasını bilemiyorum. Ama bu projeyle cep telefonlarında büyük marka devri kapanacaktır.
                Project Ara’nın seri üretim versiyonu 10 mm kalınlığında olacak. Bu belki son model iPhone kadar ince değil (7,6 mm) ancak yeterince ince. Modüler parçaların kalınlığının 4 mm olması ve bunun da genelde 10 mm kalınlığında bir telefon oluşturması planlanıyor.
                Ayrıca bence yakın geleceğin en önemli teknolojisi olacak olan 3B printerler kullanarak modüler parçaları çok daha ince ve ucuza üretmek mümkün. Bu da seri üretimdeki firmaların rekabetini arttıracaktır.
            Google akıllı telefonlara bugüne kadar sadece veri merkezlerinde kullanılan bir teknolojiyi de ekliyor. Telefonun parçalarını cihaz çalışırken değiştirme özelliği.
Örneğin telefon çalışırken ek modül takarak belleğini yükseltebilirsiniz. Bunun için telefonu kapatmak gerekmiyor. Sök-tak işlemlerini ve elektronik kilitlerin yerine oturmasını ise özel bir yönetici yazılımı kontrol edecek.
Öndeki modüller plastik klips sistemiyle takılıyor, ancak arkadaki modüller kalıcı elektromıknatıslarla yerine oturuyor. Bu mıknatısları cihazın pilinden akım çekerek devre dışı bıraktığınız zaman arka modülleri yerinden sökebiliyorsunuz.
Google telefonun arka kapağının sağlam olması için elektromıknatıs sistemin tercih etmiş ve telefonu korumak amacıyla 3B printerda basılan modüler kapaklar tasarlamış. Ancak betona düşünce ne kadar hasar alır kullanırsak görürüz.
Modüler telefonların ilk başta aklımıza gelmeyen avantajları var. Diyelim ki telefonun pili bitiyor ve açık arazide şarj etme olanağınız yok. Siz de internete gireceksiniz ve telefonu kapatmak istemiyorsunuz. Bu durumda kamera modülünü sökebilir ve ana pili desteklemek için kameranın yerine düşük kapasiteli küçük bir ek pil takabilirsiniz.
                Ya da diyelim ki yurt dışında tatile gideceksiniz ve roaming ücreti ödememek için kimseye telefon etmeyeceğinizi biliyorsunuz. Bu durumda hücresel modem yerine flaşlı daha büyük bir kamera takarak, tatil anılarını HD çekimlerle kaydedebilirsiniz. Acil durumda arama yapmak için de Skype veya Viber kullanırsınız.
                Yani anlaşılan modüler teknoloji bütün alışkanlıklarımızı değiştirecek gibi gözüküyor. Yazımın başlığında akıllı telefon devrimi dememin sebebi de buydu zaten.


25 Nisan 2014 Cuma

IŞIK İZLEYEN ROBOT



                Bu yazımda sizlere yakın zamanda hobi olarak yapmış olduğum ışık izleyen robot devresinden bahsedeceğim.
                Öncelikle gerekli malzemelerden bahsedeyim. En başta robotun hareketini 2 adet dc motorla sağlıyoruz. Bunun için bir motor bir tekerlek satın almak yerine takla atan oyuncak araba kullanmak daha basit bir yöntem. Hem de bu oyuncak araçların içerisindeki dişli kutusu sayesinde motor direk tekere bağlanmamış bu sayede daha güçlü bir tork elde edilmiş oluyor. Yalnız bu araçlardaki dişli kutusu ve tekerleri direk söküp devreye dahil etmiyoruz. Bu araçlar ileri ve geri gidebilmek üzere tasarlandığı için bir motora 2 tekerlek ve 9 adet dişli bağlı. Devreye başlamadan önce bu motorun bağlı olduğu dişli kutusunu açıp içerisindeki kullanmayacağımız dişlileri çıkarıp kullanmayacağımız tekerleği de sökmemiz gerekiyor. Bunları yaptıktan sonra kalan tekerleğin de milini biraz kısaltmakta fayda var. Yani motorlar ve tekerlekler için 2 adet takla atan oyuncak araba yeterli. Devreyi monte etmek ve elemanların bağlantısını yapmak için delikli plaket kullanıyoruz. 1 adet pil yatağı 2 adet BD140 transistör 2 adet BC547 transistör 2 adet LED 2 şer adet 47 ohm, 100 ohm, 200 ohm direnç yine 2 adet 10k trimpot ve 2 adet LDR ile son olarak robotu açıp kapatmak üzere 1 adet anahtar kullanıyoruz. Devre 2 adet kalem pille çalışıyor. Işık hassasiyet ayarını trimpotlar üzerinden yapıyoruz. Bu ayar iyi yapılmalı yoksa devre yeteri kadar iyi çalışmıyor. Gün ışığında veya yukardan ışık alan ortamlarda devre kararsız çalışabiliyor bu yüzden de trimpotlar iyi ayarlanmalı. Bunların dışında da devrede önemli bir nokta yok zaten oldukça basit ve maliyeti düşük bir devre.

ROBOTTA KULLANILAN OYUNCAK ARABA 

DEVRE ŞEMASI


 PROTEUS SİMULASYON GÖRÜNTÜSÜ


IŞIK İZLEYEN ROBOT


                Devrenin son bitmiş haline ön tekerlek olarak bir boncuğun içinden tel geçirip teli de plaketin önüne lehimleyebilirsiniz.

 
ÇALIŞMA VİDEOSU

24 Nisan 2014 Perşembe

LG Optimus G İnceleme




                Blogumdaki ilk teknoloji ürünü incelememi şu an kullandığım telefon olan LG Optimus G için yapmaya karar verdim.
                
                 Tasarım

                Telefon 4.7” boyutunda 8.5 mm inceliğinde ve 145 g ağırlığında ve elinize aldığınızda tam olarak ele oturan bir tasarıma sahip. Telefonda yanlardaki açma-kapama-kilitleme tuşu ve ses arttırıp azaltma tuşu haricinde herhangi bir tuş bulunmuyor. Arka tarafındaki kamera çıkıntısı ilk başta beni rahatsız etmişti fakat sonradan alıştım telefonu tutarken de kolaylık sağlayabiliyor. Arka taraf tamamen kristal yansımalı kaplamayla kaplı. Bu sayede görüş açısına ve ışığa göre farklı desenler oluşuyor ve estetik bir görünüm sağlıyor. Ama bana kalırsa estetik görünümü düşünmek yerine başka markalardaki rakiplerinde olduğu gibi tırtıklı mat bir yüzey veya Note 3 de olduğu gibi deri kaplı olsa daha güzel olabilirdi. En azından dokunduktan sonra parmak izi görülmezdi. Ama tabi böyle telefonlar genellikle kılıfla kullanıldığı için arkası çok da önemli değil. Ben de deri cüzdan kılıfla kullanıyorum mesela. Ayrıca kılıfla kullanılmasını da tavsiye ederim darbelere düşmelere karşı daha dayanıklı olması açısından. Dayanıklılık demişken telefonda kullanılan Corning Gorilla Glass 2 ekran koruyucunun ne olduğunu başta anlamamıştım. İnternette biraz baktım Gorilla Glass 2’nin özelliklerine ve ne kadar sağlam olduğunu ve çizilmeyen bir ekran olduğunu öğrendim. Defalarca kılıflı yada kılıfsız düştü ve şu ana kadar hiçbir kırılma çizilme olmadı. Yani telefonun dayanıklılığı fena değil. Telefonun etrafındaki gümüş görünümlü şerit kamera çıkıntısının çerçevesinde de kullanılmış. Bu da telefona daha estetik bir görünüm sağlamış. Kameranın hemen altına LED flaş yerleştirilmiş ve kamera gibi çıkıntılı değil. Alt tarafta micro usb girişi üstte de 3.5 mm kulaklık girişi bulunuyor. Telefonun ön tarafındaki dokunmatik tuşlar telefon kapalıyken veya kilitliyken gözükmüyor. Kullanım esnasında hangi durumlarda yanması gerektiğini kendiniz ayarlayabiliyorsunuz. Ben daha uzun bir şarj ömrü için sadece dokunduğumda yanıp ve bir süre sonra sönecek şekilde ayarladım. Bunların haricinde tasarım için daha fazla bir şey söylemeyeceğim zaten sade ve şık bir tasarıma sahip.
               
                Donanım
                 
                Bence telefonun en güçlü olduğu konu donanımı. 1.5 Ghz 4 çekirdekli Snapdragon S4 Pro işlemci , Adreno320 GPU ve 2GB Ram oldukça iyi bir performans sağlıyor. Bu performansıyla piyasadaki en iyi diye tabir edilen telefonlarla kapışabilecek bir güçte. Real Racing 3 Asphalt 8 NFS Most Wanted gibi büyük boyutlu oyunlarda bile en ufak bir takılma olmuyor. Ben çoğu zaman müzik dinleyerek oyun oynarım o zaman bile takılma kasma yaşamadım. Sadece uzun süreli oynamada biraz ısınma yapabiliyor ve ısınma sebebiyle ekran parlaklığı otomatik olarak düşürülüyor ama zaten şarj daha uzun gitsin diye %50 parlaklıkta otomatik modda kullanıyorum ve o halde bile diğer telefonlarda olduğu gibi güneşli havada ekranın görünmemesi gibi bir durum asla olmuyor. Telefonun ara yüzü de oldukça akıcı ve hiçbir şekilde kasma yaşanmıyor. Donanım özelliklerini bir tablo halinde yazarsak ;

Çip set : Qualcomm MDM9615/APQ8064
İşlemci :
1.5GHZ Qualcomm Snapdragon S4 pro (Quad Core)
GPU : Adreno 320
Ram : 2 GB
Sensörler : İvme ölçer, Jiroskop, Yakınlık Ölçer, pusula
GPS : A-GPS,Glonass
Bağlantı : Wi-Fi 802.11 a/b/g/n,2G,3G(HSDPA 900 / 2100),4G
Hafıza : 32 GB (25 GB kullanılabilir)

                Performans

                Daha önce de dediğim gibi performans konusunda çok iyi bir telefon. Snapdragon S4 işlemci ve True HD IPS+ ekran birbiriyle çok uyumlu çalışıyor bu da en zorlu oyunlarda bile kendini belli ediyor. Yani telefonun performansı için söylenecek çok bir şey yok Eco Mode da bile telefonda bir kasma olmuyor. Ayrıca şarjın daha fazla gitmesi için Eco Mode da kullanmayı tavsiye ederim.
               
                Ekran

                True HD IPS+ ekran neredeyse Full HD kalitesinde bir görüntü sağlıyor. Telefonun donanımından sonra gelen en güzel özelliği de ekranı denilebilir. Yalnız uzun süreli kullanımda ısınma yaparsa ekran parlaklığı düşüyor onun haricinde de ekran için söylenecek pek bir şey bulamıyorum.
               
                Hafıza

                Telefonun bir güzel özelliği de 32 GB lık dahili hafızası. Bence dahili hafızanın yanında bir de SD kart desteği olsaydı daha güzel olurdu ama bu sefer de diğer androidlerde yaşanan hafıza sorunları yaşanacak ve root olayını bilmeyenler için sıkıntı olabilecekti belki. Yine de 25 GB lık kullanım alanı oldukça yeterli bir kapasite. Diğer markalarda olduğu gibi 16 GB veya 8 GB lık bir hafızanın olmaması güzel bir olay 4 GB hafızası olan androidlere söyleyecek bir söz bulamıyorum zaten. Zaten hafızanın bir kısmını kullanamıyoruz en azından kapasitesi yüksek olmalı ve bu telefondaki 32 GB lık kapasite ihtiyaçları karşılayacak nitelikte. Bence bütün telefonlar için de 32 GB hafıza minimum seçenek olmalı artık.

                Pil

                Telefonun pili 2100 mAh. Rakiplerine göre çok da iddialı sayılmaz. Ama ben kullanıcısı olarak biliyorum Eco Mode açıkken %50 ekran parlaklığında ortalama 1 gün şarjı gidiyor. Zaten piyasadaki android işletim sistemli telefonlar da genel olarak 1-1.5 gün gidiyor şarjları. O yüzden pil konusunda da pek sıkıntı yaşatmayacak bir telefon diyebiliriz.
               
    Ses

                Ses konusunda piyasada HTC gibi bir marka varken bu telefon onların yanında sönük kalıyor. Ama HTC gibi bu konuda en iyi olan markayla kıyaslamazsak diğer rakipleriyle arasında çok büyük farklılıklar yok. Kulaklığa gelirsek LG Quadbeats kulaklık telefonun orijinal kulaklığı ve mükemmel bir ses izolasyonuna sahip. Bu sayede çok güzel bir ses kalitesi var ve özellikle bass yoğunluklu şarkılarda çok güzel bir ses veriyor.
               
   Kamera

                13 MP’lik kamera gündüz çekimlerinde çok kaliteli bir görüntü sağlıyor fakat gece için özellikle ön kamera çok da iyi bir performans sergilemiyor. Gece çekim yaparken zoom yapmadan yine fena sayılmayacak bir görüntü veriyor fotoğraflarda ama videolar için aynı şeyi söyleyemiyorum. Bu telefon kamera konusunda rakipleriyle özellikle gece çekimlerinde pek de yarışabileceği söylenemez. Nokia’nın reklamlarında neden kamerayı vurguladıkları biraz anlaşılıyor. Piyasada en iyi kameraya Nokia ve HTC sahip diyebilirim. Ama bu fiyatlarda bir telefon için sadece gece çekimlerinde görüntü kalitesi çok iyi değil diye telefona kötü demek de haksızlık olur.
               
 Yazılım

                Yazılım olarak Android’in son sürümü olan 4.1.2 Jelly Bean kurulu. Gayet basit ve anlaşılır kullanımı kolay bir yazılımı var. Ayrıca LG bu yazılıma farklı birkaç özellik eklemiş. Örneğin Quickmemo özelliği yani ekran görüntüsünün üzerine bir şeyler yazıp çizebiliyorsunuz. Bir başka özellik de QSlide fonksiyonu. Bu fonksiyonla aynı anda iki farklı ekranı görüntüleyebiliyorsunuz. Mesela video izlerken aynı anda mesaj yazmak veya internete girmek gibi.  Yani yazılım olarak gayet akıcı basit güzel ve kullanışlı bir yazılım kullanılmış diyebilirim.

            Genel Olarak

                Yani kısacası telefonun kötü diyebileceğimiz pek bir özelliği yok. Zaten internet sitesinde de yazdığı üzere popüler bir tüketici dergisine göre 11/2012 itibariyle ABD’nin en iyi akıllı telefonu seçilmesi de telefonun kalitesini kanıtlar nitelikte. Türkiye’de sadece Teknosa ve Turkcell’de satılan bu telefonu ben Teknosa’dan 1200 TL’ye almıştım. Verdiğim paraya göre piyasadaki diğer telefonlara kıyasla paranın hakkını veren bir telefon. Herkese de tavsiye edebilirim.